19 Aralık 2010 Pazar

Reklamlar, Logolar vs.

Bugün kendimizi yağmurdan korumak için her Türk gibi bir alışveriş merkezine attık. Ataköy Plus... Sakin, şık, sanki Ataköy'ün küçük İstinye Park'ı. Tabii ki; Louis Vitton, Armani, Burberrys gibi markalar yok ama her kesime hitap edebilen iyi bir brand-mix yapılmış.

Yemek katı biraz kısır, fast-food haricinde gidebileceğiniz üç-dört seçenek var. Bunlar da, Midpoint, Mirano (İstinye Park'ta da bir şubeleri var, makarnalarını şiddetle öneririm:) ), Çiçek Izgara ve Tersane (balık lokantası ama adını daha önce hiçbir yerde duymadığım).

Yalnız ilginç bir nokta var. Henüz araştırma fırsatım olmadan yazıyorum bu yazıyı ama Astoria Alışveriş Merkezi'nin daha önce yaptığı kampanya ve afiş çalışmalarıyla birebir aynı. Hatta şu an kampanya içerikleri de aşağı yukarı aynı. Sanırım inşaat sektöründeki pazarlama bölümleri pek iyi çalışmıyor ya da çalışmak istemiyorlar. Bu bence çok büyük bir ayıp. Ya ajansları aynı ya da biri, diğerinden kopya çekiyor.

Bir alışveriş merkezi içinde bulundurduğu tüm markaları temsil eden bir çekiliş kampanyası düzenlerken ya da müşteriyi bu havuçla çekmeye çalışırken neden bir diğerinin yaptığını yapar? Hadi bunun cevabı olsun, çekiliş artık bunların havuçları, verilebilecek hediyeler de sınırlı. Ama tasarımlar/tasarımcılar/ajanslar da mı sınırlı? Buradan reklamveren temsilcisi olanlara duyurulur, ajanslarınızı seçerken vereceğiniz paranın azlığına değil, çıkan fikirlerin kalitesine bakın. Her zaman yaptığınız gibi, 'aaammmaaannnn reklam da neymiş, benim oğlan güzel çiziktiriveriyor iki afiş yapar bize işte, n'ooolcaaak!' demeyin. Sonra da benim gibi çok bilen birinin ağzına sakız olmayın!

Sonrasında sıkılıp kendimizi İstiklal Caddesi'nde bulduk, her nasıl olduysa:) Caddenin girişindeki Özsüt'ü herkes bilir. Hepinizin bildiği gibi, Özsüt logosunu değiştirdi. Başarılı olup, olmadığı tartışılır logonun ama reklam filmleri gerçekten iyiydi. Fakat benim bildiğim, öğrendiğim kadarıyla kurumsal kimliğin en önemli elemanlarından biri olan logo değiştirildiğin de her yerde ve aynı anda değiştirilir. Gel-gör ki, yine Türk mantığının işlediği bir sürecin sonucu olarak, Özsüt'ün önündeki afişte logosu yeni, tabelasındaki ise eski. Bunun için yine reklamvereni suçlamamak elde değil. Ey reklamveren, ey reklamveren! Adamlara o kadar emek harcatmışsın, kendini aydınlanma sürecine sokup, kendi seçtiğin emin ellere emanet etmiş, logonu değiştirmişsin ama İstiklal Caddesi'nde, İstanbul'un göbeğinde iki mağazanın hala tabelalarını değiştirememişsin (bu arada aynı hata Tünel tarafındaki şubesinde de var). Acaba kendileri kimliksiz sokağa çıkmayan marka sahipleri ya da bunu düşünemeyen ve aslında düşünmek için para alan çalışanı, nasıl olur da markalarını kimliksiz ve arafta bırakıp gönül rahatlığıyla evlerinde oturabiliyorlar.

Bu arada Astoria ve Ataköy Plus ile ilgili küçük bir araştırma yaptım ancak sahipleri arasında bir bağlantı bulamadım şimdilik. Ve fakat, Astoria artık Türkiye pazarından bile çekilmiş markaları ve alışveriş merkezinde kapanan mağazaları hala web sitesinde markalarımız bölümünde tutuyor. Orada yazanlara kanıp da gitmeyin. Etam, Et'n More, Cache Cache, Nisse, Sabri Özel, Pagi, Tost Stop kimisi neredeyse bir senedir Astoria'da değil, hatta yerlerinde yeni markalar var.

13 Aralık 2010 Pazartesi

18 yaş / Pompalı Tüfek / Komplo Teorileri

  1. 18 yaşındaki genç çocuklara silah satmak isteyen hastalıklı beyinler yasa tasarısını onayladı. Onaylama mekanizması hür müydü yoksa işin içinde ne kadar nakit vardı? Bakalım TBMM ne diyecek.
  2. Bunun yanı sıra silah reklamı için de onay verildi. Reklamı para kazanmak için yapanlar bile buna karşı çıkıyorlar. Bakınız www.ryd.org.tr
  3. Özellikle bu konu için çalışan Umut Vakfı'na destek verebiliriz. Bireysel olarak destek verip, yasaların değişmesi için biz de katkı sağlayabiliriz. www.umut.org.tr
  4. 18 yaşında çocuklara silah taşıma ruhsatı vermenin yolunu açarken gelecek ile ilgili devletin planları nedir?
  5. Silah üreticileri ve silah sevenler derneği hede hödösü amcanın talihsiz beyanatı : Boşnakların her birinde silah olsaydı Sırplar katliam yapamazdı.
  6. Nazilerin her birinde silah vardı ve Yahudilerin hiçbirinde silah yoktu. Bundan dolayı mı Naziler soykırım yapabildiler?
  7. Bir komplo teorisi: 18 yaş liseyi bitirip, üniversiteye başladığın yaş. Üniversiteli öğrenciler silahlanabilir ve okullar geçmişte olduğu gibi, okulluktan çıkıp savaş alanına dönebilir. Çünkü artık yumurta değil mermi atabiliyor hale gelmiştir öğrenciler.
  8. Bir komplo teorisi daha: 18 yaşındaki her genç, çeşitli sebeplere dayalı gençlik buhranlarından kurtulabilmek için gider ve bir ruhsatlı silah alır, kendini öldürür ya da çevresindekileri öldürüp katil olabilir.
  9. Bir tane daha komplo teorisi: Sokaklarda çelik yelekle dolaşmak bizi kurtarır mı? Ya da bu yasayı çıkartanlar, ölmekte olan tekstil sektörünü çelik yelek üretimi ile mi canlandırmak istiyorlar?
  10. Cümleten yeni yasamız hayırlı olsun. Evet diyenlerin de gözü aydın.

8 Aralık 2010 Çarşamba

Kadınların saç hadisesi

Öncelikle bugün saçlarını kestirmiş bir hatun kişi olarak yazıyorum bu satırları. Neden kestirdiğimi sorarsanız sadece sıkılmıştım:) Bu saç olayı bizim aramızda sanırım bir güç göstergesi. Saçları güzel kadına tüm hatunlar imreniriz. Rengi, biçimi, kesimi kısaca her durumu önemlidir saçların bizim için ve de güç göstergesidir. Çünkü güzel saç imrendirir adamı:)

Hemen hemen her kadın kendi teniyle uyumlu ve modayla doğru orantılı her rengi ve tonlarını denemiştir bu fani dünyada. Bazısı gerçekten yakışmıştır, bazısı çöp etmiştir saçını. Ama illa ki denenmiştir o renk ve model:) Kıskanç varlıklar mıyız bu durumda? Sorunun cevabı kesinlikle kocaman bir EVET!:)

Kimisi saçlarıyla oynamanın ruhsal ve psikolojik tarafıyla ilgilenir. Mesela aramızda dönen en ilginç diyaloglardan biri: 'Falanca saçını değiştirmiş biliyor musun? Kesin bir sevgilisi var ya da bulamadı diye saçlarına sardı.' Bu dedikodusal yorumun arkasından da tahmin edileceği üzere göklere yükselen kahkahalar gelir. Kimse düşünmez belki de falancanın saçlarının kesilme vaktinin geldiğini. Ama yapacak bir şey yok kadın olmak ve onlarla yaşamak böyle bir durumla sizi yüzyüze bırakır. Bazen aynı yorumu kendiniz de yaparsınız başkaları için hatta:)

Velhasılı bizim saç kestirmemiz de, boyatmamız da erkekler gibi öyle kolay değil. Çünkü bu işin bir de kuaför kısmı var. Herkesin kendine bellediği, ellerine saçlarını huşu içinde bıraktığı bir kuaförü var. Olmayanlar ise bir o salondan bir bu salona atarlar kendilerini. Bendenizin yıllardır sabit bir kuaför edinememiş gruptan(d)ım. Çünkü ya kişiler değişmiştir ya da isteklerle sonuçlar birbirini tutmamıştır. Tavsiyeler almış, referanslara göre kuaförler seçilmiş ama maalesef ki bugüne kadar hiç birini daimi kuaför edinememişimdir.

Bugün yapılan saç kestirme ritüeline gelince; bence başarılı. Hem de haddinden fazla:) Bir iki tarifle istenilen formu yakaladık, bakalım görenler ne yorum yapacak:)

**Her kadının istediği gibi bir kuaför bulabilmesi dileğiyle:) Hmm... Bu arada fiyatları uygun, manikürcüsünü de şiddetle tavsiye ederim. Sabit bir kuaförü olmayanlar ama edinmek isteyenler bana ulaşabilirler;)

6 Aralık 2010 Pazartesi

Cumartesi ve Pazar'dan seçmeler...

  1. Haftasonu Nişantaşı Saray çok kötüydü. İnsan kahvaltı etmek için bu kadar eziyet çekmez. Ayrıca çalışanlardan kötü muamele görmemek için daha ne kadar iyi davranmak gerekir bilemedim.
  2. Saray'ın yanı sıra yeni açılmış sayılabilecek Galata Muhallebicisi gayet başarılı. Çalışanlar gayet güler yüzlü ve temiz. Saray'dakiler gibi ter kokmuyorlar. Lezzet olarak da daha başarılı. Denemenizi tavsiye ederim.
  3. Lychee'de açık büfe sabah kahvaltısı güzeldi. Çok geniş bir menü yok ama lezzetli. Manzarası ise çok güzel. Özellikle manzara için gidilebilir. Haftasonu ise canlı müzik var imiş. Ama onu henüz denemedik:)
  4. Av Mevsimi izlenebilir bir film olmasına rağmen bana biraz Kızıl Nehirler tadını verdi. Belki çekim teknikleri, belki de konudaki benzerlikler. Ama Şener Şen, Cem Yılmaz, Çetin Tekindor ve Okan Yalabık performansları izlenmeli. ÇetinTekindor rolünün kalıbını doldursa da bana göre olmamıştı. Cem Yılmaz beklentinin üzerinde bir oyunculuk sergilemiş. Şener Şen'e ise söyleyecek laf yok her zaman olduğu gibi:). Daha fazla detay veremiyorum izleyecekler için:)
  5. Osmanbey'deki Gazi Sineması her gün her seans 7 TL. 3d olmayan filmler için çok uygun. Cep salonları da var, geniş salonları da.
  6. Yılın ilk kestane kebabını da sinemaya gitmeden önce yediğim için mutluyum:)
  7. Atlas Pasajı'nın en dip tarafında olan dükkanın çorapları çok şahane. Ben üç tane aldım, 10 TL ödedim:)
  8. Bu ara çok moda olan tül eteklerden edinmek şart oldu. Yakışan giysin ama mümkünse.
  9. Zara'nın iade çeki uygulamasının olması çok kötü. Hediye gelen ürünlerin değişimi için gidip 3 saatimi harcamama rağmen 2 tane balıkçı, 1 tane v yaka ve 1 tane gömlek alıp çıkabildim. Malum hepsi klasik:(
  10. Etam kapanıyormuş, Cevahir AVM'deki mağazası kalmış bir tek. Ama kalan ürünler ya çok büyük ya da çok küçük ilgilenenlere duyurulur. Fiyatları 5 TL'den başlıyor, haberiniz olsun:)