28 Kasım 2013 Perşembe

Detaylı Kıprıs Hadisesi 101

Yavru vatan Kıprıs... Her 1 parçasıyla şahaneydi diyemeyeceğim ancak tabikisi söyleyeceklerim var:) Bendeniz ilk kez balayı sebebiyle gitmiş olsam ve benden deneyimliler olsa bile...

Bayramın hemen ertesindeki hafta evlendiğimiz için bayram tatilini Kıprıs'ta geçiren sevgili arkadaşım Sinan Yücel'e öncelikle başvurdum:) Bana gitmem, görmem, almam, yemem ve içmem gereken şeylerin detaylı bilgilerini 1 dosya halinde hazırladığı için kendisine 1 kez daha burdan teşekkürü borç bilirim:)

Hoş sevgili arkadaşımın bana hazırladığı listenin çoğunluğunu yorgunluk ve kumsalın çekiciliği sayesinde yapamasam bile 1 sonraki sefer için yararlı oldu şimdiden. Acapulco'da kaldık, söylenene göre adanın en uzun ve güzel kumsalına sahip tesismiş. Gerçekten ünlü ve şehir içindeki tesislere göre daha iyi hizmet aldık diyebilirim ve kumsalı gerçekten diğer otellerinkiyle kıyaslanamazdı. Hellim, diğer süt ürünlerinin çoğunluğunu ve bazı meyve-sebzeleri kendileri üretiyorlar. Ki neredeyse her marka hellimin tadına bakmış 1 kişilik olarak en başarılısının bu olduğunu söyleyebilirim. Ama kendi üretimlerini sadece tesiste kullandıkları için satmıyorlar:(

Öncelikle alışveriş hadisesinden başlayalım; LV, Burberrys, Tod's vb. gibi dünyaca ünlü markaların ürünlerinin hepsi sahte. Bize seyahatimizi ayarlayan tur şirketine gittiğimizde Burberry's ürünleri için Girne çarşı içindeki Şiva (yanlış hatırlamıyorsam ismi böyleydi) butiği önerdi. Kapıda kocaman 1 yazı sizi karşılıyor sahte ürün satmıyoruz, ürünlerimiz orjinaldir diye. Zaten ürünler seri halde değil tek tek. Sanırım bavul ticareti ya da benzer 1 yolla geliyor ürünler. Ancak ne yolla getirdiklerine dair bilgi edinemedim zira içerdeki hanıma trençkot fiyatını sorduğumda her halde yanlış 1 zamandı, altını kurcalamak biraz cesaret isterdi o an için:) Ben çakma alırım, kullanırım der isenizde aynı butiğin sırasında LV Store var ki gerçekten başarılı taklit çantalar mevcut:) Fiyatlar çarşıdaki diğer mağazalara göre az biraz daha pahalı ama gerçekle ayırt etmesi zor ürünleri... Yani orjinal ürün kullanmayacaklar için makul 1 alışveriş olabilir.

Parfüm, kozmetik, tekstil vb. ürünleri ne taşımaya ne de almaya değer... Aynıları Türkiye'de de var hem de daha uygun alışveriş seçenekleriyle hem de burada daha çok çeşit mevcut...

İşin en zevkli yanı yiyecek alışverişi ise paha biçilemez. Cips ve bize has Mehmet Efendi Kahvesi dışında her şey çok ucuz. Hatta çikolataları free shoplara göre %30 daha az ödeyerek aldık. Sigara içicileri içinse free shop daha uygun zira burasıyla 50 Kuruş fark ediyor rakamlar Kıprıs'ta. Dolayısıyla hem girişte hem de çıkışta sigara depolamakta fayda var:)

Kıprıslılar'ın kendilerine has 1 kahveleri var Türk Kahvesi diye onu içiyorlar, içimi hafif ancak bana o sevdiğim kahve tadını vermedi. Kahvenin adı Girne Con ama bu Con amcaların kuruyemişleri de var fakat ben tatlarına hiç denk gelmedim oradayken. Kısmetse sonraki sefere...

Buradaki Kıprıslı arkadaşımın siparişi üzerine onların süt dedikleri aslında tatlı konsantre süt konservelerinden aldım. Ben çok tatlı seven ve sütle ilişkisi yoğurt ve peynirden öteye geçmeyen kişilik olduğum için bana tadı pek hoş gelmedi. Ama süt ve tatlı sevenler için sanırım iyi 1 şeydir:)

İçki konusunda ise tam 1 cennet:) her şey buradakinin %50'si... Daha yerimiz olsaydı neler neler alırdık hayal bile edemiyorum. Ağırlıklı olarak alkol oranı yüksek içkileri tercih ettik, şaraplarını bilemediğim için hiç yanaşmadım ama ev geldiğimizden beri küçük 1 bara dönüştü:) Yalnız gümrükten geçerken dikkatli olunmalı. Bizim valizleri değil ama arkamdaki hatunun valizlerini açtırdılar fazlalık var diye. Şehir efsanesi midir değil midir bilmem ama 20 şişe geçiren de olmuş benden sonraki hatun gibi 4 şişe ile çevirilen de var... Sanırım şansla doğru orantılı:)

Burada satılıyor mu bilmiyorum, ben daha önce şarküterilerde ya da büyük marketlerde rastlamadım ama Jack Daniel's'ın muhteşem barbekü sosları mevcut. Biz orginal barbekü sosunu aldık, alternatif tatları da mevcut ve kesinlikle edinilmeli eğer seviliyorsa:) Şişeleri de aşağıda gördüğünüz gibi:)



Bize yapılan en önemli tavsiyelerden biri ise Liman tarafında pek yemek yemememizdi. O güzel sandığımız balıkçıların çoğu pislik içindeymiş benden söylemesi. Gerçi buradakiler ne kadar temiz tartışılır ama benim gibi huylu 1i için yeterli geldi bu tavsiye...

Bu arada Liman'da gerçekten hijyene ihtiyaç var. Dalgakıranda yürürken etraf kokudan geçilmez hale gelmişti. Ki yazın sıcaklarında orayı düşünmek bile istemiyor insan.

Şimdilik bu kadar:) aklıma gelirse yazarım yine:)









26 Kasım 2013 Salı

Mutlu ve de Umutlu 1 Geri Dönüş...

Uzuuuuuun 1 aradan sonra tekrar yazmak çok iyi geliyor insana:) Koşturmacalı ve yoğun geçen yaz mevsiminden sonra artık daha sık yazıyor olacağım. En azından bu kadar ara vermeyeceğime eminim:)

Bu arada neler olduğuna dair kısa kısa...


  • Artık evli 1 insanım :)  Evlilik şimdilik şahane 1 olay :)
  • Evlenirken kimseyi değil, kendinizi dinleyin bununla ilgili tek ve en önemli tavsiye budur :) 1de gelinlik için benim kadar geç kalmayınız :)
  • Balayında koştur koştur yurtdışı yurtları ya da uzun uçuşlardansa kısa mesafeli lokasyonlar veya direkt dinlenme üzerine kurulu programları tercih etmekte fayda var... Çoğu çift gibi Kıbrıs'ı tercih ettik. Delicesine dinlenmek ve alkol, çikolatanın yanı sıra güzel hellimler için değerdi.
  • Kıbrıs tercih edilecekse benim gibi kumarbaz olup çıkmayınız:) Kollu makinelerin heyecanı hiç 1 şeyde yokmuş:)
Casinoların içinde fotoğraf çekimi yasak olduğundan ancak kapıda fotoğraflarımız mevcut:) Ve fakat yeni dijital makinelerdense eski model kollu makinelerin heyecanı 1 başka:)
  • Kesinlikle evimizin her şeyi Ikea... Özellikle ıvır zıvır konusunda...
  • Mobilya ve teknolojik alet edavat (ben anlamam pek bu konulardan ama) için kesinlikle indirimleri takip edin. Enza, Alfemo ve Teknosa'nın indirim zamanlarını takip ederek süper alışveriş yaptık:)
  • Düğününüzde derneğinizde en çok siz eğlenin zira ben öyle yaptım ki benim enerjim düğüne yansıyıp ayrı 1 hava kattı:)
  • Saç ve makyaj ayrıca gelinlik anlamında çekinmeden para harcayın o günü özel yapan onlar:)
  • "Çiçekçimiz 1 harikaydı dostum:)!" Bunu gönül rahatlığıyla söylüyorum. Biraz fazla ödemiş olabiliriz diğer çiçekçilere göre ama tek telefon görüşmesinde istediğim buketi ve ufak tefek sorularla beni anlayarak farklı araba süslemesi ile kalbimize oturdu kendisi.
  • Fotoğraflar çekiminizde mutlaka 1 stylistiniz olsun. Benim 2 nedimem başarıyla bu işi kotardılar.
  • Tabiisi Converse'siz gelin olmaz diyerekten ben de aldım 1 adet Converse. Yurtdışındaki gibi bridal alternatiflerini bulmak çok zor. Özel olarak hazırlandığını söyleyenler ise bana göre kısır. Hep aynı figür ve süslemeler. Hoş 1 ayakkabı üzerine ne kadar alternatif yapılabilir diyenler olabilir. Ama benim tercihim zımbalı Converse ayakkabıları simli bağcıklarla kombinlemek oldu. Böylelikle bağcıklarını değiştirip düğün sonrasında da kullanılacak 1 ayakkabım daha oldu hem:) Onlar olmasaydı o gece bitmezdi:) Converse olmasa bile mutlaka her gelinin 1 düz ayakkabısı olmalı en değerli tavsiyedir:)
Converse'siz gelin olmaz:)
  • Eğer nikah şekerlerinizi benim gibi evde yapmayı seçtiyseniz, mümkünse evde çok kişi varsa tercih edin. Anneciğimle 1 hafta boyunca nikah şekeri yapmaktan boğulmak üzereydik:)
  • Yağmur riskinin az olacağı havaları tercih etmekte yarar var bu tip organizasyonlar için. Benim şansıma 26.10.2013 güzel, güneşli ve çok sıcak olmayan 1 gün oldu:)
  • Ayakkabı altına yazılacak isimleri mutlaka öncesinden yazın! Yoksa benim gibi kıtı kıtına yetiştiğiniz nikahta ayakkabı altına yazılmak istenen isimler hüsrana uğrayacaktır:)
  • Nüfus cüzdanlarınızı yenilerken eğer kendi soyadınızı kullanmak istiyorsanız mutlaka işlemi yapan memura bunu bildirin. Ki söylemezseniz direkt eşinizin soyadını yazıp yeni kimliğinizi teslim ediyorlar.
  • Şimdiden tüm evleneceklere/evlenmeyi düşünenlere mutluluklar:)
    Şişli Evlendirme Dairesi, 26.10.2013-13:40 /Ayça Şansal Çaltılı Objektifinden:)

Şimdilik bu kadar devamını aklıma geldikçe yazar yazar paylaşırım:)


8 Nisan 2012 Pazar

2012 Yaz'ında Yapılması Gerekenler Listesi!

Uzun ve zorlu geçen bir kışın ardından baharın henüz yüzünü gösterdiği şu günlerde şimdiden yaz planları kuranlar için bu da benden olsun:)

  1. Mutlak ve mutlak dar paça bilekte biten, sezonun hit renklerinden bir pantalon edinile. Zinhar tayt değil! Her renk ve markada mevcut bu pantalonları bol ve kayık yaka tshirtlerle giydiğinizde özellikle bel bölgesinde kamuflaja ihtiyaç kalmayacak. Zira ben geçen yazdan beri bu kalıp pantalonlarla çok rahat edenlerdenim. İster topuklu ister düz tabanlı tüm ayakkabılarla eşleştirilmesinin şahaneliği de ayrı:)
  2. Bu sezonun en hit renklerinden şeker pembe bir parça edinilmeli ama asla pembe tonlarını her yerde ve aynı anda kullanmadan, kendinizi pamuk şeker görüntüsüne sokmadan:)
  3. Pop-art baskılı ayakkabı ve çantalar her yerde ancak artık o kadar çoklar ki, kullanılmaya! Ayrıca taytlarla ya da tayt gibi yapışan her türlü pantalonla yüksek ince topuklu ayakkabılar ne kadar ince olursanız olun asla ve asla kullanmayın. Zira görüntünüz kürdan bacaklardan öteye gitmeyecektir.
  4. Şimdiden Çeşme, Bodrum, Antalya vb. yerlere uçak biletlerinizi alın. Haftasonu bile olsa şehirden kaçış hayali güzel; şahsen sebzeli döner, Bitez Dondurmacısı ve havuzda kokteyl keyfi burnumda şimdiden tütmeye başladı:)
  5. Yeni sezonda iç çamaşırı alışverişiniz için yine C&A'yi öneririm, uzun zaman sonra cıvıl cıvıl ve zevkli bir yaz koleksiyonu yapmışlar. Hatta dantel sevenlere mutlaka öneririm:)
  6. Bikini ve mayo alışverişleri için Kyo benim vazgeçilmezim ama Penti'nin yeni koleksiyonunu da merak etmiyor değilim:)
  7. Nişantaşı'nda Desigual ayakkabı ve çanta satan bir dükkan açılmış (ismini hatırlamıyorum ama Reasürans Pasajının tam karşısına düşüyor Teşvikiye Camii'nin sırasında) mutlaka uğrayın! Desigual yakında Türkiye pazarına tüm ürünleriyle girmeyi planlıyormuş, bu da ufak tüyo:)
  8. Ben Paleo'cu oldum, siz de olun! Yaza girerken kilo kaybetmeye az da olsa ihtiyacı olan herkese şiddetle önerile:) Paleo beslenme sistemi ile ilgili detaylara: www.paleocafe.org üzerinden ulaşabilirsiniz. Tam doyumlu, proteini bol, hatta tatlısı bile var:)
  9. Mutlaka Kurtuluş Caddesi'ndeki Damla Dondurma'nın tadına bakın:) Yaz geceleri neredeyse yarıma kadar açık, belki orada karşılaşırız;)
  10. Yıldız Teknik Üniversitesi'nin sosyal tesislerine ilk defa giden ben yaz geceleri için (tabii düğün, dernek, nişan olmayan bir günü bulabilirseniz:) ) arkadaş toplantıları için uygun bir mekan derim, değerlendirile;)

5 Eylül 2011 Pazartesi

28 Olmak:)

Bir zamanlar o kadar önemliydi ki, 28 yaşında olmak. Çok ama çok büyük olmaktı 28 yaş. Ev ve iş sahibi olmak, en az iki araba ve üç ünvan değiştirmek demekti. Kariyerin en tepesine çıkmadan önceki son çeyrekti 28 olmak.

Eskiden yaşlıydı 28 yaşındakiler, evli-barklı, çoluklu-çocuklu kadınlar ya da adamlar 28 yaşındaydı. Yüzlerinde mutsuz ve de umutsuz yarınlar vardı onların. Tek kanallı hayatın en arabesk yayınıydı belki. Bunlara inat, ev-iş sahibi olmalıydı, en az iki araba, üç ünvan değişikliği yapmalıydı insan onlar gibi olmamak için.

İnat etmekti 28 olmak, dirençli ve direnişli olmaktı. Feminist ya da sosyalist olmaktı. Eninde sonunda -ist olan bir sıfata sahip olmaktı.

Dünün yarınları, yarınlarınsa şimdisi 28 olmak. Ne olursa olsun, ne 30 olmanın sıkıntısı ne de 20'li yaşların başındaki toyluk var 28 olmakta. Aslında güzel yaş 28 :). İki araba, üç ünvan değişikliği olmasa da ya da daha fazlası olsa bile, anın tadına varmak 28 olmak.

Bir dahaki 28. yıl dönümümü umutla bekliyorum. Eminim bundan daha da heyecanlı olacak..! :)

***28. yaşıma girmeme yakın yazdığım bir yazıymış, paylaşmak istedim ;)

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Konser Mi Yoksa Tek Perdelik Kara Mizah Mı?

Konsere niçin gider insanoğlu? Müzik dinlemek ve arkadaşlarıyla hoş vakit geçirip eğlenmek için değil mi? Böyle değilse lütfen ama lütfen benim yanlışımı düzeltin! Çünkü 03 Mayıs'ta, 5 hatun olarak gittiğimiz Ömer Faruk Tekbilek konseri dahil ben hayatımdaki tüm konserlere bu hissiyatla gitmiş bir şahsiyetim.

Yüce kurum Avea'nın düzenlediği Sıradışı Konserler serisinde ve Aya İrini'de yapılan bu konser için yaklaşık 2 ay önce bilet almamıza rağmen (şu an bilet alınan tarihe bakıyorum biletler 23 Şubat'ta alınmış) nedense bizim sıramız Japon ya da her nereden geldiğini bilmediğim çekik gözlü turistler tarafından işgal edilmişti. Bu arada kapıda Metin ve Hasan Abilerini gören bir kaç şahsiyeti de atlamamak lazım. Artık konser için mi yoksa başka bir iş için mi giriş yaptılar bilinmez! Velakin tabii ki tüm konseri yüce Avea'nın organizasyonlarını yapan (öğrendiğim kadarıyla Motto) görevli arkadaşlar sayesinde ayakta dinlemedik. Ama bu tip oturma düzenli konserlerin en oturulmaması gereken protokol kısmında izlemiş olmak da bugün boynumun tutulmasının sebebidir.

Ayrıca evde çocukları ile sıkılmış, Burberrys türbanlı ablaların 5 yaşındaki veletleriyle konser dinlemeye gelmelerini yazmak istemezdim ama ne yazık ki yazmak zorundayım. Çişe giderken bile çocuklarını komşuya emanet eden bu ablaların 10 dakikada bir veletleri ihtiyaç molasına çıkarmaları da konserin en eğlenceli yanlarından biriydi.

Huzurlarınızda bu konser için 2 ay öncesinden aldığımız biletleri çekik gözlü turistlere satan Biletix yetkililerine, Avea'nın bu konseri çekilmez hale getirmek için bizi yaklaşık 20 dakika konser salonunda ayakta bekleten ve sonunda da grup olarak gittiğimiz konseri sayelerinde her birimiz başka yerde oturtup bize dinleten organizasyon yetkililerine bu işi bilmiyorsanız yapmayın demek, yerlerimizi turistlere satan Biletix içinse ayrı bir cümle daha eklemek istiyorum: Turistlere bizim biletlerimizi satarak ekstra kazanç elde etmekle, ülkemizin bacasız sanayisi olan turizm sektörüne katkıda bulunamazsınız demeyi bir borç bilirim.

19 Aralık 2010 Pazar

Reklamlar, Logolar vs.

Bugün kendimizi yağmurdan korumak için her Türk gibi bir alışveriş merkezine attık. Ataköy Plus... Sakin, şık, sanki Ataköy'ün küçük İstinye Park'ı. Tabii ki; Louis Vitton, Armani, Burberrys gibi markalar yok ama her kesime hitap edebilen iyi bir brand-mix yapılmış.

Yemek katı biraz kısır, fast-food haricinde gidebileceğiniz üç-dört seçenek var. Bunlar da, Midpoint, Mirano (İstinye Park'ta da bir şubeleri var, makarnalarını şiddetle öneririm:) ), Çiçek Izgara ve Tersane (balık lokantası ama adını daha önce hiçbir yerde duymadığım).

Yalnız ilginç bir nokta var. Henüz araştırma fırsatım olmadan yazıyorum bu yazıyı ama Astoria Alışveriş Merkezi'nin daha önce yaptığı kampanya ve afiş çalışmalarıyla birebir aynı. Hatta şu an kampanya içerikleri de aşağı yukarı aynı. Sanırım inşaat sektöründeki pazarlama bölümleri pek iyi çalışmıyor ya da çalışmak istemiyorlar. Bu bence çok büyük bir ayıp. Ya ajansları aynı ya da biri, diğerinden kopya çekiyor.

Bir alışveriş merkezi içinde bulundurduğu tüm markaları temsil eden bir çekiliş kampanyası düzenlerken ya da müşteriyi bu havuçla çekmeye çalışırken neden bir diğerinin yaptığını yapar? Hadi bunun cevabı olsun, çekiliş artık bunların havuçları, verilebilecek hediyeler de sınırlı. Ama tasarımlar/tasarımcılar/ajanslar da mı sınırlı? Buradan reklamveren temsilcisi olanlara duyurulur, ajanslarınızı seçerken vereceğiniz paranın azlığına değil, çıkan fikirlerin kalitesine bakın. Her zaman yaptığınız gibi, 'aaammmaaannnn reklam da neymiş, benim oğlan güzel çiziktiriveriyor iki afiş yapar bize işte, n'ooolcaaak!' demeyin. Sonra da benim gibi çok bilen birinin ağzına sakız olmayın!

Sonrasında sıkılıp kendimizi İstiklal Caddesi'nde bulduk, her nasıl olduysa:) Caddenin girişindeki Özsüt'ü herkes bilir. Hepinizin bildiği gibi, Özsüt logosunu değiştirdi. Başarılı olup, olmadığı tartışılır logonun ama reklam filmleri gerçekten iyiydi. Fakat benim bildiğim, öğrendiğim kadarıyla kurumsal kimliğin en önemli elemanlarından biri olan logo değiştirildiğin de her yerde ve aynı anda değiştirilir. Gel-gör ki, yine Türk mantığının işlediği bir sürecin sonucu olarak, Özsüt'ün önündeki afişte logosu yeni, tabelasındaki ise eski. Bunun için yine reklamvereni suçlamamak elde değil. Ey reklamveren, ey reklamveren! Adamlara o kadar emek harcatmışsın, kendini aydınlanma sürecine sokup, kendi seçtiğin emin ellere emanet etmiş, logonu değiştirmişsin ama İstiklal Caddesi'nde, İstanbul'un göbeğinde iki mağazanın hala tabelalarını değiştirememişsin (bu arada aynı hata Tünel tarafındaki şubesinde de var). Acaba kendileri kimliksiz sokağa çıkmayan marka sahipleri ya da bunu düşünemeyen ve aslında düşünmek için para alan çalışanı, nasıl olur da markalarını kimliksiz ve arafta bırakıp gönül rahatlığıyla evlerinde oturabiliyorlar.

Bu arada Astoria ve Ataköy Plus ile ilgili küçük bir araştırma yaptım ancak sahipleri arasında bir bağlantı bulamadım şimdilik. Ve fakat, Astoria artık Türkiye pazarından bile çekilmiş markaları ve alışveriş merkezinde kapanan mağazaları hala web sitesinde markalarımız bölümünde tutuyor. Orada yazanlara kanıp da gitmeyin. Etam, Et'n More, Cache Cache, Nisse, Sabri Özel, Pagi, Tost Stop kimisi neredeyse bir senedir Astoria'da değil, hatta yerlerinde yeni markalar var.

13 Aralık 2010 Pazartesi

18 yaş / Pompalı Tüfek / Komplo Teorileri

  1. 18 yaşındaki genç çocuklara silah satmak isteyen hastalıklı beyinler yasa tasarısını onayladı. Onaylama mekanizması hür müydü yoksa işin içinde ne kadar nakit vardı? Bakalım TBMM ne diyecek.
  2. Bunun yanı sıra silah reklamı için de onay verildi. Reklamı para kazanmak için yapanlar bile buna karşı çıkıyorlar. Bakınız www.ryd.org.tr
  3. Özellikle bu konu için çalışan Umut Vakfı'na destek verebiliriz. Bireysel olarak destek verip, yasaların değişmesi için biz de katkı sağlayabiliriz. www.umut.org.tr
  4. 18 yaşında çocuklara silah taşıma ruhsatı vermenin yolunu açarken gelecek ile ilgili devletin planları nedir?
  5. Silah üreticileri ve silah sevenler derneği hede hödösü amcanın talihsiz beyanatı : Boşnakların her birinde silah olsaydı Sırplar katliam yapamazdı.
  6. Nazilerin her birinde silah vardı ve Yahudilerin hiçbirinde silah yoktu. Bundan dolayı mı Naziler soykırım yapabildiler?
  7. Bir komplo teorisi: 18 yaş liseyi bitirip, üniversiteye başladığın yaş. Üniversiteli öğrenciler silahlanabilir ve okullar geçmişte olduğu gibi, okulluktan çıkıp savaş alanına dönebilir. Çünkü artık yumurta değil mermi atabiliyor hale gelmiştir öğrenciler.
  8. Bir komplo teorisi daha: 18 yaşındaki her genç, çeşitli sebeplere dayalı gençlik buhranlarından kurtulabilmek için gider ve bir ruhsatlı silah alır, kendini öldürür ya da çevresindekileri öldürüp katil olabilir.
  9. Bir tane daha komplo teorisi: Sokaklarda çelik yelekle dolaşmak bizi kurtarır mı? Ya da bu yasayı çıkartanlar, ölmekte olan tekstil sektörünü çelik yelek üretimi ile mi canlandırmak istiyorlar?
  10. Cümleten yeni yasamız hayırlı olsun. Evet diyenlerin de gözü aydın.